Bana bir söz söyle
Gerisini söyleme
Anlarım
Bir gözüm yum
Ötekiyle bak
Anlarım
Bit nefes ver yarım yarım yüreğime
Yarım yarım sende kalsın
Mutluluklar istemem
Bir acın ver yüreğinden
Anlarım
Al canımı
Suyundan ver bir yudum
Rüzgarından der
Hangi pınar
Hangi yayla anlarım
Bir ah de
Bir of de
Anlarım
Derdimsin
Sevincimsin
Anlarsın...
Orhan Murat Arıburnu
Şiiri keyifle okuduysanız konumuz belli. Anlamak, anlaşılabilmek, anlaşmak, paylaşmak. Öyle zaman diliminde yaşıyoruz ki, kimse kimseyi anlamaya çalışmıyor, herkeste yorgunu yokuşa sürme telaşı. Hepimiz bir hengamenin içinde öylece savruluyoruz.
Geçen hafta yerel seçim için, vatandaşlık görevini yapmak adına koşarak ,on gündür yattığımız hastaneden, Manisa’ dan Akhisar ‘a geldim. Seçmen kağıdımı alamamıştım. Kafam darmadağınık bir puzzle ı andırıyordu.Zor bir dönemden geçiyorduk. Sandık numaramı komşulardan öğrendim, içeri girdim. Kolaylıklar dileyerek söze başladım. Sandık görevlisi numaranız kaç dedi? Bilmediğimi, buraya çok zor şartlarda geldiğimi, sakin ve ılımlı bir sesle anlatmaya çalıştım. Eğer zor ise bulmak ben kendim bulayım dedim. Sandık görevlisi, daha baskın bir sesle ,bende geçen hafta babamı kaybettim hanımefendi dedi. Sanki sen yaşıyorsunda biz yaşamıyor muyuz der gibi. Öyle bir hal aldık ki, kimseye derdini anlatamayacaksın, halini arz etmek, kısa yoldan çözüm bulmak amaç aslında ama karşına hemen daha büyük bir duvar örüyorlar ki, kalakalıyorsunuz olduğunuz yerde. İnsan insana sığınamaz olmuş. Sonra dışarıda asılı kağıtlardan buldum ve oyumu kullandım. O gün bugündür hafızamda bu ve bunun gibi niceleri.
Hayatım hep birilerini anlamak ile geçti. Benim Aşil topuğum merhametti, sevmekti,anlamaya çalışmaktı. Aşil topuğu hikayesini bilirsiniz. Aşil yani Akhilleus, Homeros’un M.Ö 720 de yazmış olduğu , onaltı bin dizelik, İlyada eserinin kahramanlarındandır.
Söylencelere göre AŞİL ‘e, ne ok, ne de kılıç işler.
Bunun sebebi ise annesinin onu kutsal ırmakta, tepeden tırnağa yıkamasıyla izah edilir.
Aşil ‘in vücudu, çok güçlü oldu-ğundan, hiçbir darbeden etkilenmez. Adeta bir çeşit bir zırhla kaplıdır.
Ne var ki, ileri yaşında, topuğuna bir ok saplanmış ve ölmüş-tür.
Annesi onu, kutsal ırmağın suyuna daldırırken, topuğundaki tutmuş, böylece AŞİL ‘in topuğuna su değmemiştir. Bu yüzden de dış etkenlerden koruyacak zırhla kaplanmamıştır.
AŞİL topuğu nerde ne zaman çıkar bilinmez, bilinen “her insanda”olduğudur.
Şimdi hepinizin Aşil topuğunu- zun ne olduğunu bulmaya yöneldiğinizi hissedebiliyorum.
Son zamanlarda çok sık rastladığım şey bu. Bir sıkıntınız var anlatacaksınız, ancak ya karşı tarafın- derdi de sizden büyükse deyip geri adım atar oldum. Hastanede geçirdiğimiz süreçte de böyleydi. Hastalığından bahsedeceksin, ama karşı taraf seninki de dertmi, bende şunu şunu yaşadım, ah ne zordu diyor, susuyorsunuz usulca...
İnsanların birbirimi anlaması için, dinlemesi şart. Sevgi ile yaklaşması, belki bir yarasına merhem olabilmelisin. Artık kimse kimseyi dinlemez, anlamaz oldu yazık.
Evler büyüdü, sorunlarda çoğaldı. Geniş ailelerin yerini, çekirdek aileler aldı, ve kimse vakit bulamadı anlamaya insanoğlunu...
Tavsiyem şudur ki; birileri bişey anlatırken lütfen bölmeden dinleyin, Umut verin, sevgi verin, güven verin.Anlatacaklarına pişman etmeyin kimseyi. Anlamaya ve dinlemeye çalışın. Biliyorum herkesin bir derdi ve sıkıntısı var, ancak bırakın rahatlasın anlatan, çözümü olduğunu söyleyin, hayatı kaçırmamasını tembihleyin, anı yaşamasını , yoksa bugünün bir balık gibi avucumuzdan kayabileceğinden bahsedin. İnsan insanı anlasın velhasıl yeterki, insan insana sığınabilsin, liman gibi...
Aylin Öz