Akhisar İyi Parti Ekonomi Politikaları Başkanı Yaşar ARTAR, Ak Parti iktidarının 20 yıllık süreçte izlemiş olduğu politikayla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. İşte o açıklamanın detayları ;
Bundan 20 yıl önce 3 Kasım 2002’de AKP iktidara geldi. Bu süreçte devlet ele geçirildi, yeni bir rejim kurdu. Buna karşın, kendi istediği gibi bir toplumu inşa edemedi. Edemeyecek. AKP’de vücut bulan ne varsa, ona itiraz eden milyonlar da var. İktidar, durdurulamaz bir iniş içinde. 20 yıl içinde kurduğu her şey aşağıya doğru gidiyor.
Rant, özelleştirme, işsizlik: Borçlanma ekonomisinin sonu
Yarın yokmuş gibi borçlanan, aldığı borcu rant ekonomisini köpürtmekte kullanan, her şeyi özelleştiren 20 yıllık sanayisizleşme politikasında yolun sonuna gelindi. Sular çekilince kıyıya vuran balık misali, sıcak paranın çekilmesiyle rant ekonomisi krize girdi. AKP ise günahlarının bedelini 82 milyon yurttaşa ödetiyor.1999 yılında Eichengreen ve Haussmann iktisat literatürüne "temel günah" olarak ün kazanan kavramı tanıttı. Peki nedir bu temel günah? Kısaca gelişmekte olan ülkelerin yabancı para cinsinden gittikçe artan oranda borçlanması olarak ifade edilebilir. Bu çerçeveden bakıldığında, 20 yıldır ekonominin dümenini elinde tutan AKP en büyük günahkâr olarak tanımlamak mümkün. Gelinen noktada, dış borcun milli gelir oranı cumhuriyet rekoru kırmış durumda. Başkasının kanatlarıyla uçan ekonomi yönetimi temel günahın sefasını yıllarca sürdü. Sadece AKP döneminde 300 milyar dolardan fazla borç kullanıldı, yaklaşık 65 milyar dolar özelleştirme geliri elde edildi. TEKEL, Türk Telekom, Tüpraş, Petkim, Şeker Fabrikaları ve dahası özelleştirildi, 20 yıllık bir istihdamsız büyüme politikası sonunda Türkiye sanayisizleşti.
Ne kadar cari açık o kadar büyüme (2002-2008)2003 yılında AKP hükümetinin takip edeceği yörünge adına “Acil Eylem Planı” denen programla açığa çıktı. Buna göre ekonomi Derviş’in hazırladığı güçlü bankacılık düzenlemeleri üzerine bina edilecek, bu sayede dış kaynak ihtiyacı dışarıdan gelen sıcak parayla giderilecek, eş anlı olarak kamu kaynaklarının neredeyse tümü özel sektöre devredilecekti. Aslında 1980 ile başlayan neoliberal dönüşümün son taşlarını döşeme görevi AKP’ye düştü. 2003 yılında PETKİM’in son hisseleri, ilerleyen yıllarda Türk Telekom, TÜPRAŞ, TEKEL özel sektöre peşkeş çekildi. Bankacılık kesiminin sıcak para bulma yolundaki başarısı ve tüm dünyada yaşanan parasal genişlemenin de etkisiyle spekülatif yabancı sermaye Türkiye’ye deyim yerindeyse aktı. Böylece dolar kuru yatay ve istikrarlı seyrini 10 yıl sürdürecek, bu yıllarda Türkiye ithalata bağımlı olacak, özelleştirmeler ise sanayileşmeyi yavaşlatacaktı. Türkiye tarihinde görülmeyen büyüklüklerde cari açık veriyor ancak yabancı sermayenin aktığı Türkiye için cari açık henüz ciddi bir sorun gibi görünmüyordu. Fakat, Cari açığın neredeyse tümü dış borçlara neden oluyor, dış borç buldukça büyüyen Türkiye başkasının kanatlarıyla uçuyordu. Sokakta kredi kartlarının satıldığı, konut kredilerinin 50 katına çıktığı, televizyonda tatil kredilerinin reklamlarının yapılmaya başladığı yıllardı 2000’ler. Fakat hızla büyüyen Türkiye istihdam yaratamıyor ve daha sonra sıkça anılacağı gibi “sanayisizleşiyordu”.Ortadoğu’ya lider olma hayaliyle ABD ile birlikte müdahale edilen Suriye’de Emevi Camii’nde namaz kılma hevesleri dillendirilirken, işler terse döndü. Esad devrilirse yerine Müslüman Kardeşlerin Suriye ayağının iktidara geleceğini ve istemediği sonuçların yaşanacağını gören ABD taktik değiştirdi. 2013’te Mısır darbesi, El Nahta’nın Tunus’ta çökmesi, IŞİD’ın kurulmasıyla birlikte Ilımlı İslam projesi çöktü.Türkiye ise tarihinde ilk defa, bir iktidar komşu ülkede silah zoruyla hükümet değiştirmeye kalktı. Proje bazında 2014 yılı Aralık ayında başlayan “eğit-donat” projesi 8 Mayıs 2015 tarihinde resmen devreye girdi. Yüzlerce cihatçı eğitilerek, Suriye’de savaşmak üzere bu ülkeye gönderildi. ABD ile ortak projesi olan eğit-donat programında Türkiye’de askeri eğitim verip silahlandırdığı ÖSO mensupları 2015 yılında Suriye’de savaşmaya başladı. Hayallerini ve heveslerini buraya büken AKP için işler Washington’ın eğit-donat stratejisinde de değişikliğe gitmesi ve Moskova’nın 2015’te sahadaki varlığını kalıcı hale getirmesiyle işler tamamen değişti.
Yeni toplumun inşasına en büyük itiraz: KadınlarNeoliberal istihdam ve emek politikaları da (kayıtdışı-güvencesiz-esnek çalışma) iktidarın kadın ve aile konusundaki siyasal hedefini büyütmesine maddi bir temel sağladı. Bir sonraki adım, kadınlara bir müjde gibi sunulan “aile paketi” oldu. Kadınlara esnek çalışma olanağı getiren, her çocukta 100-200 TL artarak bir ‘devlet altını’ kazandıran paket, kadınların çalışmasını ancak evdeki esas görevlerini (!) yerine getirmesi şartına bağladı. Bunu engelli ve yaşlı bakımından kadını sorumlu tutmak takip etti. Sosyal politikalar, istihdam politikaları ve eğitim politikaları bu yönde kullanıldı. Yetmedi, aile içi şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayan yasal düzenlemeler hedef alındı.
Toplumsal hayatı dizayn etmek hedefiyle atılan adımları kadınların farklı alanlardaki mücadelesi ile engellendi. AKP’li ilk birkaç senede yeni toplum hedefinin ciddiyeti henüz anlaşılmamışken, alaycı bir eda ve “Cumhuriyetçi teyze” etiketi kullanılarak toplumdan soyutlanmaya çalışan kadın figürü, kısa süre sonra “laik-seküler” mücadelenin simgesi haline geldi. Toplumsal mücadeleler ve gerileme anlarının öncü gücü kadınlar oldu. Gezi Direnişi’nde yükselen tencere-tava sesleri, Karadeniz’den, Ege’ye oradan Trakya köylerine kadar ekolojik talana karşı büyüyen mücadelelerde kadınların en önde olması tüm bu devletleşmiş İslami-despotik yönetim altında tesadüfü değildi. Karadeniz’deki Yeşil Yol projesine karşı hala süren direnişin “halkım ben” diyen Havva Ana’sı ile Gezi parkının ‘kırmızılı kadını’ arasındaki bağı kuran doğrudan Türkiye’de kadın olmanın ‘yaşam mücadelesi’ haline gelmesiydi. Yüzde 1400 artan kadın cinayetlerine olan öfke defalarca sokaklara taşındı.
TBMM de yapılan bir oturumda CHP Milletvekili Başarır ın dökümüne göre, 2013'ten bugüne 21/b maddesinin işletilmesi suretiyle;
- Kolin Holding yedi kamu ihalesi aldı. İhale bedelleri toplamı 10 milyar 264 milyon Türk Lirası.
- Cengiz Holding 12 kamu ihalesi aldı. İhale bedelleri toplamı 7 milyar 98 milyon Türk Lirası.
- Kalyon Holding sekiz kamu ihalesi aldı. İhale bedelleri toplamı 4 milyar 448 milyon 292 bin Türk Lirası.
- Makyol Holding 11 kamu ihalesi aldı. İhale bedelleri toplamı 3 milyar 877 milyon 846 bin Türk Lirası.
- Limak Holding üç kamu ihalesi aldı. İhale bedelleri toplamı 2 milyar 108 milyon 356 bin Türk Lirası.
YOLUN SONUGüçlendi, her şeyi yuttu, şişti. Engellenemez, durdurulamaz, yenilmez sanıldı. Evet, AKP 20 yıldır iktidarda. Devleti ele geçirdi. Yeni bir rejim kurdu, kurmaya çalışıyor. Bu doğru. Ama en az bu kadar doğru daha var ki o da kendi istediği gibi bir toplum inşa edemedi. Edemeyecek. AKP ve onda vucut bulan ne varsa ona itiraz eden milyonlar var.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Tokat'ta çiftçilere "Manda yoğurduna, üç-beş Medine hurması doğrarım, üstüne bir çay kaşığı kestane balı ve yulaf ezmesi atarım. Bu dörtlüyü karıştırarak yer yatarım... Şifa. Eskişehir'de bizde olan belediyelerden biri, o sürekli bakraç içinde manda yoğurdumu gönderir. Bir de Ankara Mamak belediye başkanımız bakraç içinde temin ediyor. Tavsiye ederim." deyince bahsettiği ürünlere ve birer kilodan toplam 500-800 lira arası fiyat biçildi ve açlık sınırında veya asgari geçim standardında olan vatandaşın bunları satın almaya gücünün yetmeyeceği ortaya konuldu.
Fiyat, konunun bir yönü... Asıl yönü ise Türkiye'de herkese yetecek kadar manda sütü üretilmiyor ki yoğurdu yapılsın! Çünkü manda nüfusu çok azaldı!
Sadece Erdoğan ve partisi AKP değil, 20 yıl içinde kurduğu her şey aşağıya doğru gidiyor. Bunun anlamak için son 3 ayda yaşananlara bakmak bile yeterli. Gelecekleri yok.
Bundan 20 yıl önce 3 Kasım 2002’de AKP iktidara geldi. Bu süreçte devlet ele geçirildi, yeni bir rejim kurdu. Buna karşın, kendi istediği gibi bir toplumu inşa edemedi. Edemeyecek. AKP’de vücut bulan ne varsa, ona itiraz eden milyonlar da var. İktidar, durdurulamaz bir iniş içinde. 20 yıl içinde kurduğu her şey aşağıya doğru gidiyor.
Rant, özelleştirme, işsizlik: Borçlanma ekonomisinin sonu
Yarın yokmuş gibi borçlanan, aldığı borcu rant ekonomisini köpürtmekte kullanan, her şeyi özelleştiren 20 yıllık sanayisizleşme politikasında yolun sonuna gelindi. Sular çekilince kıyıya vuran balık misali, sıcak paranın çekilmesiyle rant ekonomisi krize girdi. AKP ise günahlarının bedelini 82 milyon yurttaşa ödetiyor.1999 yılında Eichengreen ve Haussmann iktisat literatürüne "temel günah" olarak ün kazanan kavramı tanıttı. Peki nedir bu temel günah? Kısaca gelişmekte olan ülkelerin yabancı para cinsinden gittikçe artan oranda borçlanması olarak ifade edilebilir. Bu çerçeveden bakıldığında, 20 yıldır ekonominin dümenini elinde tutan AKP en büyük günahkâr olarak tanımlamak mümkün. Gelinen noktada, dış borcun milli gelir oranı cumhuriyet rekoru kırmış durumda. Başkasının kanatlarıyla uçan ekonomi yönetimi temel günahın sefasını yıllarca sürdü. Sadece AKP döneminde 300 milyar dolardan fazla borç kullanıldı, yaklaşık 65 milyar dolar özelleştirme geliri elde edildi. TEKEL, Türk Telekom, Tüpraş, Petkim, Şeker Fabrikaları ve dahası özelleştirildi, 20 yıllık bir istihdamsız büyüme politikası sonunda Türkiye sanayisizleşti.
Ne kadar cari açık o kadar büyüme (2002-2008)2003 yılında AKP hükümetinin takip edeceği yörünge adına “Acil Eylem Planı” denen programla açığa çıktı. Buna göre ekonomi Derviş’in hazırladığı güçlü bankacılık düzenlemeleri üzerine bina edilecek, bu sayede dış kaynak ihtiyacı dışarıdan gelen sıcak parayla giderilecek, eş anlı olarak kamu kaynaklarının neredeyse tümü özel sektöre devredilecekti. Aslında 1980 ile başlayan neoliberal dönüşümün son taşlarını döşeme görevi AKP’ye düştü. 2003 yılında PETKİM’in son hisseleri, ilerleyen yıllarda Türk Telekom, TÜPRAŞ, TEKEL özel sektöre peşkeş çekildi. Bankacılık kesiminin sıcak para bulma yolundaki başarısı ve tüm dünyada yaşanan parasal genişlemenin de etkisiyle spekülatif yabancı sermaye Türkiye’ye deyim yerindeyse aktı. Böylece dolar kuru yatay ve istikrarlı seyrini 10 yıl sürdürecek, bu yıllarda Türkiye ithalata bağımlı olacak, özelleştirmeler ise sanayileşmeyi yavaşlatacaktı. Türkiye tarihinde görülmeyen büyüklüklerde cari açık veriyor ancak yabancı sermayenin aktığı Türkiye için cari açık henüz ciddi bir sorun gibi görünmüyordu. Fakat, Cari açığın neredeyse tümü dış borçlara neden oluyor, dış borç buldukça büyüyen Türkiye başkasının kanatlarıyla uçuyordu. Sokakta kredi kartlarının satıldığı, konut kredilerinin 50 katına çıktığı, televizyonda tatil kredilerinin reklamlarının yapılmaya başladığı yıllardı 2000’ler. Fakat hızla büyüyen Türkiye istihdam yaratamıyor ve daha sonra sıkça anılacağı gibi “sanayisizleşiyordu”.Ortadoğu’ya lider olma hayaliyle ABD ile birlikte müdahale edilen Suriye’de Emevi Camii’nde namaz kılma hevesleri dillendirilirken, işler terse döndü. Esad devrilirse yerine Müslüman Kardeşlerin Suriye ayağının iktidara geleceğini ve istemediği sonuçların yaşanacağını gören ABD taktik değiştirdi. 2013’te Mısır darbesi, El Nahta’nın Tunus’ta çökmesi, IŞİD’ın kurulmasıyla birlikte Ilımlı İslam projesi çöktü.Türkiye ise tarihinde ilk defa, bir iktidar komşu ülkede silah zoruyla hükümet değiştirmeye kalktı. Proje bazında 2014 yılı Aralık ayında başlayan “eğit-donat” projesi 8 Mayıs 2015 tarihinde resmen devreye girdi. Yüzlerce cihatçı eğitilerek, Suriye’de savaşmak üzere bu ülkeye gönderildi. ABD ile ortak projesi olan eğit-donat programında Türkiye’de askeri eğitim verip silahlandırdığı ÖSO mensupları 2015 yılında Suriye’de savaşmaya başladı. Hayallerini ve heveslerini buraya büken AKP için işler Washington’ın eğit-donat stratejisinde de değişikliğe gitmesi ve Moskova’nın 2015’te sahadaki varlığını kalıcı hale getirmesiyle işler tamamen değişti.
Yeni toplumun inşasına en büyük itiraz: KadınlarNeoliberal istihdam ve emek politikaları da (kayıtdışı-güvencesiz-esnek çalışma) iktidarın kadın ve aile konusundaki siyasal hedefini büyütmesine maddi bir temel sağladı. Bir sonraki adım, kadınlara bir müjde gibi sunulan “aile paketi” oldu. Kadınlara esnek çalışma olanağı getiren, her çocukta 100-200 TL artarak bir ‘devlet altını’ kazandıran paket, kadınların çalışmasını ancak evdeki esas görevlerini (!) yerine getirmesi şartına bağladı. Bunu engelli ve yaşlı bakımından kadını sorumlu tutmak takip etti. Sosyal politikalar, istihdam politikaları ve eğitim politikaları bu yönde kullanıldı. Yetmedi, aile içi şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayan yasal düzenlemeler hedef alındı.
Toplumsal hayatı dizayn etmek hedefiyle atılan adımları kadınların farklı alanlardaki mücadelesi ile engellendi. AKP’li ilk birkaç senede yeni toplum hedefinin ciddiyeti henüz anlaşılmamışken, alaycı bir eda ve “Cumhuriyetçi teyze” etiketi kullanılarak toplumdan soyutlanmaya çalışan kadın figürü, kısa süre sonra “laik-seküler” mücadelenin simgesi haline geldi. Toplumsal mücadeleler ve gerileme anlarının öncü gücü kadınlar oldu. Gezi Direnişi’nde yükselen tencere-tava sesleri, Karadeniz’den, Ege’ye oradan Trakya köylerine kadar ekolojik talana karşı büyüyen mücadelelerde kadınların en önde olması tüm bu devletleşmiş İslami-despotik yönetim altında tesadüfü değildi. Karadeniz’deki Yeşil Yol projesine karşı hala süren direnişin “halkım ben” diyen Havva Ana’sı ile Gezi parkının ‘kırmızılı kadını’ arasındaki bağı kuran doğrudan Türkiye’de kadın olmanın ‘yaşam mücadelesi’ haline gelmesiydi. Yüzde 1400 artan kadın cinayetlerine olan öfke defalarca sokaklara taşındı.
TBMM de yapılan bir oturumda CHP Milletvekili Başarır ın dökümüne göre, 2013'ten bugüne 21/b maddesinin işletilmesi suretiyle;
- Kolin Holding yedi kamu ihalesi aldı. İhale bedelleri toplamı 10 milyar 264 milyon Türk Lirası.
- Cengiz Holding 12 kamu ihalesi aldı. İhale bedelleri toplamı 7 milyar 98 milyon Türk Lirası.
- Kalyon Holding sekiz kamu ihalesi aldı. İhale bedelleri toplamı 4 milyar 448 milyon 292 bin Türk Lirası.
- Makyol Holding 11 kamu ihalesi aldı. İhale bedelleri toplamı 3 milyar 877 milyon 846 bin Türk Lirası.
- Limak Holding üç kamu ihalesi aldı. İhale bedelleri toplamı 2 milyar 108 milyon 356 bin Türk Lirası.
YOLUN SONUGüçlendi, her şeyi yuttu, şişti. Engellenemez, durdurulamaz, yenilmez sanıldı. Evet, AKP 20 yıldır iktidarda. Devleti ele geçirdi. Yeni bir rejim kurdu, kurmaya çalışıyor. Bu doğru. Ama en az bu kadar doğru daha var ki o da kendi istediği gibi bir toplum inşa edemedi. Edemeyecek. AKP ve onda vucut bulan ne varsa ona itiraz eden milyonlar var.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Tokat'ta çiftçilere "Manda yoğurduna, üç-beş Medine hurması doğrarım, üstüne bir çay kaşığı kestane balı ve yulaf ezmesi atarım. Bu dörtlüyü karıştırarak yer yatarım... Şifa. Eskişehir'de bizde olan belediyelerden biri, o sürekli bakraç içinde manda yoğurdumu gönderir. Bir de Ankara Mamak belediye başkanımız bakraç içinde temin ediyor. Tavsiye ederim." deyince bahsettiği ürünlere ve birer kilodan toplam 500-800 lira arası fiyat biçildi ve açlık sınırında veya asgari geçim standardında olan vatandaşın bunları satın almaya gücünün yetmeyeceği ortaya konuldu.
Fiyat, konunun bir yönü... Asıl yönü ise Türkiye'de herkese yetecek kadar manda sütü üretilmiyor ki yoğurdu yapılsın! Çünkü manda nüfusu çok azaldı!
Sadece Erdoğan ve partisi AKP değil, 20 yıl içinde kurduğu her şey aşağıya doğru gidiyor. Bunun anlamak için son 3 ayda yaşananlara bakmak bile yeterli. Gelecekleri yok.