BASINA VE KAMUOYUNA
Sağlığı ticarileştirmenin acı sonu “yeni doğan çetesi” ve bebek ölümleri !
İstanbul’da bebekleri anlaşmalı özel hastanelere sevk ederek daha fazla kâr eden ve bebeklerin ölümlerine neden olan bir “çete”nin varlığı öfkemizi ve acımızı büyütüyor.
AKP’nin, iktidara geldiği günden itibaren halkın sağlık hakkına erişimi önündeki engellerin kaldırılmasını çözmek yerine sağlığı alınıp satılabilir bir mal gibi görmesinin sonucu yenidoğan çetesi”nde cisimleşiyor. Bugün bu ülkenin vatandaşları sağlık hizmetine erişmek istediğinde randevu alamıyor ya da aylar sonrasına randevu alabiliyor.
Peki ya muayene sonrası istenen tetkikler için ise paran varsa yarın paran yoksa “ölmeye yakın”a randevu veriyorlar.
İşte bundandır ki, yenidoğan çetesi, sağlığın metalaştırılmasının, piyasalaştırılmasının yarattığı çürümenin görünen yüzüdür.
Bu çürüme, bebekleri gereksiz yere yoğun bakımlarda tutup SGK’dan para almak için katletmek olarak karşımıza çıkıyor.
Sağlık Bakanlığı eliyle şehir hastanelerine hasta doluluk garantisi vererek sağlığı bir kâr etme alanı olarak gören zihniyetin yansımasında görüyoruz yenidoğan çetesini.
Çünkü sağlıksızlık üreten bu düzen, koruyucu sağlık hizmetini tasfiye edip, tedavi edici sağlık hizmeti üzerine (yani hastalık üzerine) kurulmakta ve bu mantık doğrudan devlet eliyle işletilmektedir.
Devlet eliyle kamu hastaneleri borçlandırılıp, özel hastaneler beslenmektedir. Kamu hastanelerinde kullanılan malzeme ve işlemlerin SGK’dan yapılan geri ödemeleri, malzemelere ödenen fiyatların altında kalmakta; böylece kamu hastaneleri doğrudan devlet tarafından borçlandırılmakta ve önemli operasyonlar, işlemler kamuda yapılamaz hale gelmektedir. Oysa özel hastaneler, hem SGK’dan hem de elden aldıkları paralarla bu işlemleri kâr elde edecek şekilde yapabilmektedir. Bunun sonucunda ise hizmeti kamu hastanelerinde alamayan halk, özel hastanelere mahkûm edilmektedir.
Performansa göre ücretlendirme, sağlık emekçilerini bu sistemin suç ortağı haline getirmeye zorlayarak, işlem ve hasta başına elde edilen gelirle, çürümüş sağlık sisteminde sağlıkçıların yozlaşmasına zemin hazırlamaktadır. Sağlık emekçilerini iş güvencesinden yoksun esnek ve kuralsız çalıştıran bu sistem, bebeklerin katledilmesi sonucunu doğurmuştur.
Bu sağlık sisteminde hasta değil, müşteri vardır.
Toplumsal fayda değil, kâr odaklıdır.
Bu nedenle, bugün bir çetenin çökertildiğine dair yazılmak istenen başarı öyküsüne sağlık hakkına erişemeyen halkın yakarışları eşlik etmektedir.
Türkiye’nin dört bir yanında müşteri yerine konan halkın sağlığına, yaşamına mal olan öyküler anlatılmaktadır. Sağlığın metalaşması ve piyasalaştırılmasının sonucu, bir çetenin ve bu çete ile hareket eden yozlaşmış sağlıkçıların arkasına gizlenemeyecek büyüklükte bir çete, ölüm düzeni ile karşı karşıyayız.
Bu çetenin başında Sağlık Bakanlığı, sağlık sermayesi, ilaç ve tıbbi cihaz tekelleri yer almaktadır. Otel konforlu hastanelerinden mahalle aralarına sızmış özel polikliniklerine kadar sistem aynı mantık üzerine kuruludur: Daha fazla kâr. Daha fazla kâr için daha fazla hasta.
Bu sistemin yarattığı yıkımın “bir çete” nin sorumluluğuna sıkıştırılmasına izin vermeyeceğiz. Öncelikle bu ölüm ağının parçası olan herkes hesap vermelidir.
İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün sorumluluğunda olan bir soruşturma yürütülürken alelacele Sağlık Bakanlığı koltuğuna oturan Kemal Memişoğlu derhal görevden alınmalıdır.
Bundan önceki Sağlık Bakanlarının özel hastane sahipleri olduğunu düşünürsek, kamunun çökertilmesi, özel sağlık kurumlarına kaynak aktarılmasının arkasında yatan gerçeği de gözler önüne sermiştir.
Bu nedenle bu sürecin sorumluluğunu sadece çeteye daraltarak gerçek sorumluların göz ardı edilmesine izin vermeyeceğiz.
Bu ölüm ağının parçası olan herkes hesap verecek.
Görünen köy kılavuz istemez.
Bu sağlık sistemi iflas etmiştir.
Halkın sağlık hakkına ulaşımı önündeki tüm engeller kaldırılmalı, özel hastaneler kamulaştırılmalıdır.
Sağlık ölümcül çalışma koşullarına mahkum edilen, iş güvencesinden yoksun, esnek ve kuralsız çalıştırılan, aldıkları ücretle aybaşını getiremeyen bu nedenle de bu ölüm çarkının bir parçası olmaya zorlanan sağlık emekçilerinin insan onuruna yaraşır çalışma koşulları ve insanca yaşamaya yetecek ücret mücadelesi halkın sağlık hakkı mücadelesiyle bir bütündür.
Bu iflas etmiş, çürümüş sağlık sistemine karşı sağlık hizmeti sunanlarla sağlık hizmeti alanlar kol kola girerek mücadele edecek kamusal, eşit, ulaşılabilir, nitelikli ve parasız sağlık hakkını kazanacağız.
Sağlıkta ticaret ölüm demektir.
Kamusal, eşit, ulaşılabilir, nitelikli ve parasız sağlık hakkımızı alacağız!
Tüm sorumlular cezalandırılmalı, sağlık hizmetleri acilen kamulaştırılmalıdır.