Bir gece vaktiydi düş satamadık, hiç beceremedikte, satın alınmıştı sanki tüm düşlerimiz, tükenmişti belkide ve bir gece vakti herhangi bir gündü, sessizce süzüldü kadın soğuk bir kış gecesi sardunya ve aleoverası bol olan balkonuna.
En uzun geceydi bugün 21 Aralık. Balkondaki soğuk ayaza inat şezlonguna oturdu ve göğü izledi, karanlık geceye hakim olmaya çalıştı, sonra yıldızları farketti ve rahatladı.Geceyi aydınlatan vardı, ay vardı, yıldızlar vardı. Yarın güneş doğacak dedi içinden.
İpin ucu kaçtı mı sevgide diye düşledi kadın. Menfaat uğruna mı sever olduk birbirimizi? Başaramasa da başarmış gibi kutlar mı olduk pohpohlayan? Sahi sade, yalın, çıplak sadece sevmek kaldı mı bu alemde?
Kimse halden anlamaz, söz dinlemez oldu. Kimsenin kimseye vakti kalmadı. Geçen annem ve komşusu bizim evde oturuyorduk. Eskiden dediler televizyon yoktu..Sadece radyo. Uzun kış gecelerinde eğlence olsun diye oynardık. Birimiz çanak( çinko tabak) çalar , tüm gençler pür neşe. Öyle güler ve eğlenirdik ki. Tombala oynardık, birinci çinko , ikinci çinko derken kaybedince üzülürdük.
Sonra dedi komşu Fadime teyze eskiden elektrikler yoktu. Çardağa taşınırdık. Tütün dikerdik ve tütün için evden göç ederdik. Bir gece eşim İbrahim bizi üç kız çocuğum ile yalnız bırakıp pamuk tarlasının su motorunu kapatmaya gitti. Gidişi akşam üzeri idi. Saat oniki oldu hala yok, haber alma şansımızda yok. Lüx lambasıyla yola bakmaktan yorulmuştuk. Ağustos böceklerinin sesi eşliğinde gece daha da çınlıyordu sanki kulaklarımızda. İki kızım uyudu yorgunluktan, kızlar uyur uyumaz onları bırakıp, yaşı henüz yedi olan en büyük kızımla yola çıktık. Tuttum elinden gaz lambasıyla ikiyüz metre arası olan dama korka korka gittik. Mehmet dayıların damıydı. Toprak yolda hızlı hızlı yürürken arkamıza bakıp ilerliyorduk. Dama vardık Mehmet dayııı diye seslendim. Kızım ağlıyordu korkuyorum anne diye. Hemen çıktı dışarıya buyur kızım dedi. Mehmet dayı İbrahim gelmedi daha tarladan, biz çocuklarla korktuk bizi beklemeye gelir misin? Tabi kızım dedi Mehmet amca. Gaz lambasıyla gölgemiz önde biz arkada kendi çardağımıza geldik. Kırmadı o yaşlı haliyle beni adamcağız. Saat iki gibi İbrahim döndü, biz çok korktuk ve Mehmet dayıyı çağırdık dedim, iyi yapmışsınız , motor arızalandı bu yüzden geciktim. Sonra Mehmet dayıyı gaz lambasıyla gönderdik. Hiç kırmazdı kimse kimseyi. Elinden geleni fazlasıyla yapardık birbirimize. Doğaldık, sevgi doluyduk, yardımseverdik .
Aslında o zamanlar zorluk çokmuş. Herşey insan gücü ile. Şimdiki gibi makinalar yok. Her işi bitirir sonra da eğlenmeye vakit kalırmış. Basit ama gerçek mutluluk yaşanan.
Konuşulanları hatırladı en uzun gecede, hayal etti bir bir anlatılanları sonra gökyüzündeki yıldızlara selam çaktı elini alnına götürerek. Üşümüştü balkonda, polar battaniye kafi gelmemişti. İçeriye girmeden seslendi gökteki yıldızlara:
Lütfen kırmayın, lütfen incitmeyin
Rotanız sevgi olsun, dümeni ne tarafa çevirseniz sevgiye çıksın yolunuz.
Samimiyetinizi asla yitirmeyin.
Menfaat uğruna sakın değer biçmeyin kimselere.
Herşeyiniz olabilir ama önce iyi bir kalbiniz olsun.
Her mesleğiniz olabilir ama insan olmaktan geçsin diplomanız.
Kaybetmekten korkmayın Nelson Mandela gibi, Ya kazanırım yada öğrenirim deyin.
Okuyun, gelişin, sade kalın, güzel olun yeterli.
Kimseleri yarı yolda bırakmayın, yanında olduklarınızın hep yanıbaşında olun, sözünüzü tutun.
Gece upuzun, sözler ona keza. Artık günlerin üzerine saniye, dakika olarak uzayacağı zamanlar geliyor. Güzellikler getirmesi ümidiyle...
Aylin ÖZ
Hayırlısı yolumuz güzelliklere doğru olsun.