Kadının Günlüğü-1
Babam alkoliğin tekiydi en özeli belkide, zira ayık görmek pek kısmet olmamıştı. Diliyle de döverdi, eliylede. Aslında evimizin direği annemdi. Karanlık gecenin ayıydı, gündüzlerin parlak güneşi. Babam direği değildi “Erkek evin direğidir” yok böyle bir doğru. Yada bizim evin doğrusu buydu.
Annem yeri geldi sacağı oldu kucak açtı hepimize. Yeri geldi kıyametin kopacağını sofrada bilse bile yine de o sofrayı kuran, bizi aynı çemberde toparlayandı. Radyoda çalan türküydü annem hiç yazılmamış, var ile yok arası. Evin herşeyiydi , kapısı, bacası, umudun rengi, savaşanı en yüreklisinden...
Elektrikler kesilmişti, gaz lambasını yakmıştı annem, hava buz kesiyordu. Battaniye belimize kadar üzerimizde pilli radyo dinlerdik. Annem radyodaki tüm şarkıları bilir ve eşlik ederdi, çok severdi şarkıları. Biz o ortamda mutlu olalım diye duvarda gölge oyunu oynardık. Duvarda parmaklarıyla yapılan hayvanı bilmeye çalışarak zamanı geçiştiriyorduk. Biz üşüyorduk aslında ama annem soba sıcaklığı sağlıyordu. Hafif karanlık odada inci ve beyaz dişlerini farkedebiliyorduk. Saat 22:00 da uykumuz gelir, camının üzerinden lambayı üflerdik. Bir kerede sönmezdi, ikinci ve üçüncü son denemede ciğerime çektiğim son hava ile oda karanlığa gömülürdü. İlk etapta gözümüz simsiyah olur, sokak lambalarını bile fark edemezdik.
Evin babası güya direği sallana salana gelir, kapıyı çarpar yatağına yatardı. Bir aslanı andıran horlamasıyla uykumuzu kaçırır, annem homurdanır yine sarhoş geberesice . Hiç dokunmazdı annem ona. kıyafetleriyle uyurdu. Uyanırsa kıyameti koparırdı, zaten ev göz gözü görmez karanlıkta idi. Sabah olsa diye dua eder dalardık uykuya. Güneşin ilk ışıkları ile yani gün ağarırken hemen pencere önünde yerimizi alırdık.
Karşıya şöyle bir göz atardım. Bakkala ekmek inerdi, kömürcü kömür indirirdi kamyondan, hamallar dükkana taşırdı. Rüzgar dut ağaçlarının dallarını efil efil estirirdi. Caddede arabalar bir oraya bir buraya savrulur biz ise kız kardeşimle dalar giderdik pencere önünde.
Annem o arada kahvaltı hazırlar sözde evin direğine dokunmazdık. Milletvekili gibi adamdı sanki dokunulmazlığı vardı. Üçümüz sininin etrafına toplanır ve karnımızı doyururduk.
Kızdığında adını çok zikrederdi annemin. Gerçi her zaman kızardı ya neyse. Şişiiittt, baksana kime diyorum, baş çavuşun eşeğimi osuruyor, Sa -fi -ye hanıımmmm. Yok yanlış olmasın babam annemi aşağılamak isterse hanım kelimesini çok severek kullanırdı. Gerçek anlamını hiç hissetmedi annem. Hiç hanım olamadı bu yüzden. Ne yaşadı mutluluğu tattı.
O bir savaşçıydı. Tek başına gayret edip bir şeyleri sürdürmeye çalışıyordu. Bu hakikaten zordu.Neyin mücadelesiydi bu!
Bir gün olsun gülmedi garibim. Ne öldürdü ne de güldürdü Safiye Hanımı Bundan sonra da gülmezdi bunu bilir bunu söylerim ...
Aylin Öz